Kral Öldü, Yaşasın Kral (Arthur Koestler)*
(…) Şimdi ben kalkıp faşizm ile demokrasi arasında yalnızca bir derece farkı vardır dediğimde, büyük bir olasılıkla buna karşı çıkacak ve basın özgürlüğü, parlamenter temsil vb. gibi anayasal güvenceleri anımsatacaksınız. Hiç kuşkusuz doğrudur bütün bunlar ve bir diktatörlük yönetiminde yaşamış olan herkes, demokratik kurumların büyük öneminin bilincindedir. Ama o insan, yasanın metniyle, uygulanışına egemen olan ruh arasındaki ayrımı da bilir. (…)
Başka deyişle, anayasal güvencelere bağlanıp, bunları hareketsiz kalmanın gerekçesi olarak kullanmak, yapılacak iş değildir. Bizler faşizmi hep sınırları belli, bizim yaşam biçimlerimizden açıkça farklı bir şey olarak düşünürüz. Oysa faşizmi her türlü biçimi alabilecek herhangi bir tübe doldurabileceğimiz bir gaza benzetmek daha doğru olur. Ve insan pis kokuda bir kez yaşamaya alıştıktan sonra, o kokuyu artık tümüyle zehirlendiğinde bile duymaz olur. Tehlike, bir sabah uyanıp faşist bir dünyayla karşılaşmamız değil; böyle bir olasılığın önüne geçmek kolay olurdu. Asıl tehlike, bir akşam önce faşizme kaymaya yüz tuttuğunu algılayamadığımız bir dünyada yatmaya gitmemizdedir. (…)
*Almancadan çeviren: Ahmet Cemal (Yazko Çeviri. Mayıs-Haziran 1982. 12, s.58–61). Orijinal metnin tamamı şurada > http://www.monarchieliga.de/index.php?title=Le_Roi_est_mort