Toplum Mühendisliği Aracı Olarak Sınavlar ve Kademeler Arası Geçiş Modelleri
Meseleyi sınav tartışmasına indirgeyen gündelik ve kısır yaklaşımların sakıncaları dikkate alındığında eğitime okul öncesinden yükseköğretime uzanan geniş bir perspektiften yaklaşan bütüncül bir bakış açısına olan ihtiyacı göz ardı edemeyiz. Bu bakımdan eğitim süreçlerine dâhil olan çocuklarımızın 10 yaşına varmadan spor, müzik, resim ve genel yetenek sahaları başta olmak üzere yeteneklerini keşfedecek ve değerlendirmeye alacak sürdürülebilir bir anlayışı eğitim sistemimize dâhil etmemiz gerekmektedir.
Toplum mühendisliği süreçlerden ziyade sonuçlara odaklı yaklaşımları ima etmektedir. Sınavlar ve kademeler arası geçiş modellerinin toplumsal etkilerini kurgulamayı iş edinen bir toplum mühendisliği, özü itibariyle bireyin donanım kazanarak olgunlaşması süreci olan eğitimin karakterine zıt bir tavırdır. Oysa eğitim söz konusu olduğunda süreçlerin niteliği ve bireyleri olgunlaştırma kapasitesi asıl dikkate alınması gereken husustur.
Eğitim konusunda evrensellik iddiasındaki politika önerilerinin yön verdiği ithal ya da tercüme çözümlerin, Türkiye’nin dinamik sosyal gerçekleri ve kültürel kodlarıyla tam manasıyla uyuşmadığını hesaba katarak özgün bir model geliştirme arayışını küçümsemek konuya ilişkin sorunu içinden çıkılmaz hâle getirmektedir.
Eğitim sistemindeki sorunların çözümü yolunda atılacak adımlar, eğitim bilimin genel geçer ilkelerini ıskalamayan ama yerel hassasiyetleri de göz ardı etmeyen kararlı bir anlayışla mümkün olabilir. Bunun için eğitim politikaları karar vericileri başta olmak üzere, üniversiteleri, sivil toplum kuruluşlarını, yerel yönetimleri ve ebeveynleri kapsayan eksiksiz bir paydaş havuzunu ortak ilke ve uygulamalar geliştirme konusunda motive edecek müşterek aydınlatma ve istişare süreçleri geliştirilmelidir.
Türk eğitim sistemiyle ilgili tartışmalar öteden beri ağırlıklı olarak kademeler arası geçiş sınavları üzerinden kurgulanmaktadır. Oysa sınav sistemleri, eğitim sistemimizin aktif yapısının talep ettiği değişimin temel göstergesi değil söz konusu değişim talebinin ayrıntılarından biridir. Eğitim sistemi sık sık değişiyor şeklindeki eleştirinin sınav sistemlerindeki değişiklikler üzerinden açıklanmaya çalışılması tabiatı gereği değişime muhtaç olan eğitim politikalarının doğal gelişimine ket vurmaktadır. Bir bakıma “Yeter, daha fazla değiştirmeyin eğitim sistemini de böyle kalsın” demek ne gerçekçi ne de millî bir tutum olarak görülebilir.
Dolayısıyla mevcut eğitim sistemimizin uygulama sistematiğinin artılarının ve eksilerinin daha derinlemesine analiz edilmesi elzemdir.
Eğitim sisteminin her kademesinde öğrenci başarısını sınavlarda alınan puanlara endeksleme anlayışını terk etmemiz gerekmektedir. Eğitimde reform tartışmalarının çok yönlü karakteri, kademeler arası geçiş sınavlarını bir detaya indirgemektedir. Sorunu parçalar üzerinde tartışmak yerine eğitim sistemini baskılayan bütün etkenleri bir arada düşünmeliyiz. Bu kapsamda, eğitim sistemi dışına çıkmadan önceki son basamak olan yükseköğretime geçişteki baskı ortadan kaldırılmadığı müddetçe alt gruplardaki öğrencilerin verimli bir öğretim hayatı geçirmesini temin etmemizin mümkün olamayacağı söylenebilir.